Bayramın şekerine şükür... Geldiğimiz topraklar, Orta Asya'nın var olan mutfak alışkanlıklarına baktığımızda tatlıyla ilgili bilgiye pek rastlamayız. Oysa yurt edindiğimiz Anadolu'nun köklü geleneklerindendir tatlı. Osmanlı, imparatorluk düzeyine yükselince İstanbul Roma devletini devir alırken; Doğu ve Batı'nın tatlı çeşitlerinin yeniden ve incelmiş bir damak tadı olarak üretildiği merkez oluvermiştir.
Roma devleti seçkinlerinin özgün bir geleneği olan tatlı ve tatlıcılık, soylu sofraların simgesiydi. Şekerin elde edildiği Hindistan'ın Ganj deltasında yetişen saccinarum officinarum adındaki şeker kamışının birçok nedenlerle dünyaya yayılmış olduğu genel kabul edilen görüştür. Örneğin Persli Darius, İndus vadisini işgal ettiğinde -arıların yardımı olmadan bal veren kamış -ı öğrenmiş oldu. Elbette ülkesine de götürüp, az da olsa üretmeğe başladı. İskender'in Hint seferi sırasında amirali Nearchus, bu -balın- şeker kamışının kaynatılmasından elde edilen su olduğunu öğrenmişti.
Ticaret kervanlarıyla Doğu Akdeniz'e taşınan şeker, az bulunması ve güçlükle elde edilmesi, sınırını geçtiği her devlet tarafından vergilendirilmesi nedenleri ile çok pahalıydı. Bu nedenlerle de Frig, Mısır ve Yunan da önceleri ilaç olarak kullanıldı; tadı mutluluk veriyordu.
Venedik devleti Orta Avrupa, Karadeniz ve Slav ülkelerine şeker satmak için büyük depolar kurduklarında, günümüzden bin yıl önce Araplar da Girit adasında bir şeker rafinerisini işletmeye açtılar. Şeker zenginlik demekti. Şeker, Avrupa için Hint kökenli olması nedeniyle çöllerin ötesinden Akdeniz limanlarına getirilen gizemli, müthiş bir yiyecek ve zenginlikti. Şekerin tadı böylece Haçlıları yakın Doğu'ya çekti. Kudüs bahaneydi. Kral hanedanlıkları Papalıkla kol kola zenginleşerek güç kazanmak istiyorlardı. Dinler yönetenlerce halkı motive etmek için daima kullanılmış ve ekonomik gerekçeler perdelenmiştir.
Böylece Haçlılar eliyle şeker üretimi Avrupa'ya taşınmış oldu. Ancak İtalya ve İspanya'daki girişimler başarısız oldu. (Baharat) Şeker yolu üzerinde Osmanlı Devleti dikilince Colomb'un ünlü seferi ile Amerika keşfedilmiş oldu. 1506 şekerkamışı da Yenidünyaya taşındı. Çok başarılı sonuçlar alındı. İlkel Türk fabrikaları geliştirilerek Venediklilerce ilk defa endüstriyel anlamda şeker rafinerileri Avrupa'da kuruldu. Avrupa çeşitli sömürgelerinde şeker kamışı üretimine başladı. 17. Yüzyıl sonuna kadar şeker iyice yaygınlaşmış oldu. Bir yüz yıl sonra 1737 de bir Alman Kimyacısı'nın şekerpancarından şeker üretmeyi başarması ile günümüz ucuzluğu ve yaygınlığı yakalanmış oldu. 18. Yy. sanayi devrimi sonucu şekerin ucuzlaması; dünya ekonomik sisteminin yeniden plânlanmasını gerektirmiştir.
Tarihte şekerin ucuzlamasına kadar geçen zaman; milyonlarca insan yaşamına mal olmuştur. Amerika'da üreticiler ücret ödememek için Kızılderilileri zorla ve boğaz tokluğuna şeker kamışı plantasyonlarında çalıştırmışlardır. Yasaklandığında Kızılderili nüfusun büyük çoğunluğu zaten telef olmuştu. Bunun üzerine Avrupa'dan gelen göçmenler ya öldüler ya da zor koşullara dayanamayıp kaçtılar. Büyük alanlara çok sayıda insan gerekiyordu ve Afrika'dan köle ticareti başladı. Milyonlarca genç Afrikalı zorla bu tarlalara sürüldü. Çoğu öldü. Afrika kendi olanaklarını işleyecek genç nüfusunu kaybedince; günümüz de dahi kurtulamadığı büyük bir yoksulluğun içine düştü. Pamuk tarlalarında çalıştırılan zenci ve mutlu "Tom Amca'nın Kulübesi" gibi hikâyeler, (Mark Twain) işi perdelemekti. Amerikan iç savaşının kökeninde yatan, şeker kamışı üretiminin artık ekonomik olarak bitmiş olması ve köle nüfusun beslenmesinin ekonomik değerinin bitmesiydi, pamuk tarlaları değil. Ülkenin Güneyi şeker kamışından şeker üreten alanlardı. Şeker pancarı yoğun emek istemiyordu.
İnsanlık tarihindeki bütün savaşların kırımından çok daha fazla insanın kırımına yol açan şekerin kamıştan üretiminin, aslında geçmişindeki büyük gözyaşı nedeniyle Batı'da tadının çoktan kaçmış olması gerekirdi. Bilinmeli ki, insanlık tarihindeki bu büyük trajedi ile yakın ve uzak doğunun, şekerin tadını Batı dünyasına tanıtmaktan başka bir günahı yoktur. Belki de şekerin tadı; ipek yolu, baharat yolu gibi tanımlamaların kullanılması, o büyük insan kayıplarının unutulmasında perdeleme oluşturarak Batı'nın utancını unutturmuş olabilir.
O nedenle bizler için, Ramazan ayında bir nefs terbiyesinden sonra ulaşılan mutluluk olarak kutlanan Şeker Bayramı, Müslümanların ortak olmadıkları Batı'nın günahını unutmak için değil fakat insanî ilişkilerde bir hoşlanmanın ve cennet taamı olarak Lokma tatlısı, Peygamber mührü olarak baklavanın ikramı ya da Ramazan boyunca sofralarından eksik etmedikleri Hz. İbrahim'in bereketi olan helva'ya bir şükranedir. Şeker bizde şeker tadındadır, çok şükür!
27.10.2006 13:25:37, Tankut Sözeri
Bu yazı 3467
kez okunmuştur.
Sitedeki yazılardan yazarların kendisi sorumludur; site yönetimi
yazılardan sorumlu tutulamaz.
Bursaspor için internet üzerinde hazırlanmış ilk
internet sitesi "Bursaspor. net" Grup ÇEYNÇ Tarafından
Hazırlanmaktadır...
Sitenin alt yapısı ve yazılımı Profornet tarafından
sağlanmaktadır.