Futbol menejerlik oyunları son zamanlarda oldukça popüler hale geldi. Bu tarz oyunların ilk piyasaya çktığı dönemlerden beri müptelasıyım. Bursaspor'la oynadığım bu oyunlarda ortalama 7-8 sezondan sonra timsahları şampiyonluğa oynayacak kıvama getirirdim.Sanal da olsa Bursaspor'u şampiyon yaparak, uluslarası turnuvalarla bir marka haline getirerek kendimini avudur dururdum. Tatmin olmaya çalıştım birçok yeşil-beyaz tutkunu gibi bir bilgisayar ekranın karşısında "O sene bu sene" platonik aşkıyla. Bu sene bir gün, o gün geldi ve bugüne kadar bile kendimizi inandırmayı başaramıyorduk bu şampiyonluğa. Bir gün Şampiyonlar Ligi kuraları çekiliyordu ve Bursasporumuzun ismini Avrupa devleri ile birlikte gördük ve anladık ki biz "Şampiyon" olmuşuz.
Şampiyonluğun en güzel meyvesi, klüpler bazında Avrupa ve dünyanın en büyük futbol organizasyonu olan Şampiyonlar Ligi'ne katılım olsa gerek. Bu organizasyonda herşey var. Para var, prestij var. Heyecanın, kavganın bini bir para. Farklı coğrafya ve kültürlerin buluşmasının bu denli yoğun ve şiddetli yaşandığı bir başka turnuva yok.
Bu devler liginde ilk sahneyi İngilizlerin kırmızı şeytanları Manchester United, İspanyolların yarasaları Valencia ve İskoç Glasgow Rangers ile paylaşıyoruz. Bu takımları hepimiz tanıyoruz, bu ligi alışkanlık haline getirmişler hepsi de. Biz tanınmıyoruz, belki de bu olumsuzluk bizim avantajımız olacak.
Valencia, Bursa gibi köklü bir futbol kültürü olan bir şehrin takımı. İspanya'nın Madrid ve Barcelona'dan sonra 3.büyük kenti olan Valencia'nın bu takımı, başarı bazında da ispanyolların 4. büyük klübü konumunda. Bu ispanyol takımı ile Bursaspor arasındaki benzerlikler bu kadarla kalmıyor. Avrupa'da mütevazi kadrolarıyla kazandığı başarılarıyla bilinen bu takım, oyunun defansif yanını iyi kurgulayıp oynayabilmesi ile bir ekol ortaya koydu. 2000 ve 2001 yıllarında üst üste iki defa Şampiyonlar Ligi finalini oynama başarısı gösterdi. 2004'te iki Türk takımını eleyerek UEFA kupasını kazandı, aynı yıl La Liga'daki son şampiyonluğuna ulaştı. Kadrosunda çoğunlukla Arjantinli tercihi yapması, isimsiz kahramanları yıldız haline getirmesi, İspanyol devlerinin hegomonyasını tehdit eden kültürü, defansif oyun kurgusu ve turuncu deplasman forması ile acaba rol modelimizin Valencia olup olmadığını sorgulatıyor bizlere adeta. Son zamanlarda çıkardığı iki yıldızı D.Villa ve D.Silva'yı elden çıkararak; İtalyanların, makarnaları için söylediği "al dente" tabiri ile, tam dişimizin kıvamına gelmiş durumda.
G.Rangers, ezeli rakibi olan Celtic ile olan tarihi rekabeti ile gündemde kalmayı başarabilen bir takım. Bu rekabet spordan öte bir rekabet. Dünyanın sayılı derbilerinden biri olan G.Rangers-Celtic rekabetinin özünde, bir protestan-katolik dini çekişmesi var. Rangerslılar'ın, Celtic'in renkleri olan yeşile bile ne kadar tahammülsüz olduklarını, kullandıkları "Bir gün gelecek mavi çimler üzerinde oynayacağız" sloganı açık ve net anlatmaya yetiyor. Celtic' in renklerinin ve forma şeklinin Bursasporumuzunki ile tıpa tıp aynı olması da bu eşleşmenin ne kadar manidar olduğunu gözler önüne seriyor. Hatta Glasgow'daki maça, yeşil timsaharın Celtic tipi formalarla çıkıp çıkmamasına dair anketler bile yapılıyor.
Manchester'ın kırmızı şeytanları bir G-14 takımı, bu devler liginin gediklisi. Her ne kadar Türk takımları ile ilgili birkaç kötü hatırası olsa da, bu İngiliz devi grubun açık ara favorisi konumunda.
Bu gerçeği gözönünde bulundurduğumuzda, Bursaspor'un gerçekçi hedefi öncelikle grupta 2.liği kovalamak olmalıdır. Grupta elde edilebilecek bir 3.lük de, ilk defa katıldığımız bu organizasyonda, en azından bu sene bizi tatmin edebileceğini düşündüğüm bir UEFA tesellisine dönüşebilir.
06.09.2010 17:35:29, Ferda Peker
Bu yazı 5855
kez okunmuştur.
Sitedeki yazılardan yazarların kendisi sorumludur; site yönetimi
yazılardan sorumlu tutulamaz.
Bursaspor için internet üzerinde hazırlanmış ilk
internet sitesi "Bursaspor. net" Grup ÇEYNÇ Tarafından
Hazırlanmaktadır...
Sitenin alt yapısı ve yazılımı Profornet tarafından
sağlanmaktadır.
