Hikmet Şahin'e Açık Mektup |
Hikmet Şahin'e Açık Mektup 1 - Erol Nural/ Kent Gazetesi, 11.06.2007 tarihli yazısı
Biliyoruz.
Eleştiriye pek tahammülünüz yok. Hatta bu nedenle Büyükşehir Belediyesi’ne Kent ile Olay gazetelerini almıyorsunuz. Geçenlerde bir daire başkanı dostumuz aradı. "Yahu sen Kent’te yazıyormuşsun, yeni öğrendim; kutlarım" dedi. Biz de kendisine güzel bir "günaydın" çekerek. "Ne yani, sen Büyükşehir’de çalışıyorsun ve benim gazetemi okumuyorsun öyle mi?" dedik. "Olay’la birlikte sizin gazete de belediyeye girmiyor ki" dedi. Tabii ki sırtımızdan ter boşandı. ...Ve çok üzüldük. Ama canınız sağ olsun Hikmet Başkan! Gazeteyi alsanız da almasanız da biz doğruları yazmaya devam edeceğiz. Özellikle de bu kentin çıkmaz sokaklarını bile ezbere bilen bendeniz. Doğru yolu bulma ve gösterme heyecanıyla bildiklerimizi paylaşmayı sürdüreceğiz. Çünkü biliyoruz ki. Siz de en az bizim kadar Bursa’nın doğrularından yanasınız. Zaman zaman yanlış da yapsanız sonunda doğruyu bulacağınıza inanıyorsunuz.
İsterseniz önce sondan başlayalım Sayın Başkan! Geçenlerde ağzınızdan şu cümleler çıktı: "Bursa Atatürk Stadı’nın da yer aldığı bölümde, ticaret ve alış veriş merkezinin yanı sıra, bir otel inşa edilecek." Kanımız dondu. Bu şahane(!) fikrin sizden çıktığına inanmıyoruz. Daha doğrusu inanmak istemiyoruz. Şehrin hem de göbeğine bir ticaret merkezi ve otel! Teoman Bey zamanında başlayıp, Erdem Bey zamanında bitirilen... ..Ve de "kent merkezinde yoğunluğu artırır" gerekçesiyle bir türlü ruhsat verilmeyen. Kentin göbeğindeki ‘O’ meşhur çirkinlik abidesi yetmiyor.
Tam da onun karşısına yoğunluğu bir değil, belki on katına çıkaracak. Başka bir proje gündemde!
Yine onun adını vereceğim. Zira belediye meclis üyesi olduğu halde sizi eleştiren tek kişi o...
Semih Pala‘nın söylediği gibi. Stadyumun yerini beğenmiyor olabilirsiniz. Özellikle maç günleri trafik yoğunluğunu artırdığını söyleyebilirsiniz. Bu yüzden bizim de yanınızda olabileceğimiz, "stadın kent dışına çıkarılması" tezini savunabilirsiniz.
Buna itirazımız olamaz.
Dedik ya!
Sizi bu konuda başından sonuna dek destekleriz. Ama onun yerine "alışveriş merkezi."
O da yetmiyor gibi, "otel yapacağınızı" söylerseniz, elbette eleştiri hakkımızı kullanırız.
Maça devamlı gidiyorsunuz. O zaman size şunu soralım Sayın Başkan:
"Oturduğunuz yerden baktığınızda. Yüreğinize bir hançer gibi saplanan ‘O’ meşhur gökdelen sizi rahatsız etmiyor mu?"
Kesinlikle ettiğini biliyoruz. Hatta bu bina ile ilgili maçlarda espriler de yapılıyor. "Bu bina niye boş duruyor ki. Bursaspor’un bizi fıtık ettiği maçlar çok. Bu binayı ‘fıtık hastanesi’ olarak hizmete açsalar ya!"
O sözlerinize hala inanamıyoruz. Siz de bu esprileri bildiğiniz veya şimdi bizden duyduğunuz halde... Bu ucubenin karşısına binalar silsilesi dikip, yüreğimizi bir değil, birkaç yerden hançerlemeye çalışıyorsunuz.
Yanlış anlamayın!
Yukarda da dedik. Stadın taşınması fikrini sonuna kadar destekliyoruz. Yeri konusundaki görüşlerimizi daha sonra yazıp çizeriz.
Ama eğer, bu stat kalkacaksa yerine mutlaka meydan veya yeşil alan yapılmalıdır. Yarın da devam edeceğiz Sayın Başkan!
Gazetelerin kupon yarışında dağıtılan ansiklopedilerin "hangisi en iyisidir?" diye sormuşlar: Gelişim Hachette mi, Büyük Larousse mi, Temel Britannica mı?" "Tabii ki Temel Britaniça" demiş Temel.
........ Hikmet Şahin'e Açık Mektup 2 - Erol Nural/ Kent Gazetesi, 12.06.2007 tarihli yazısı
Sayın Başkan!.. Yine Atatürk Stadı ile devam edelim. ...Ve soralım:
"Stadı taşımak istediğinize göre, yerini belirlediniz mi?" "BUTTİM’in yanında bir yer" diye, duyuyoruz. Buna karşı çıkıldığını da biliyoruz.
O zaman önce şu "stat yerini" belirleyip, tartışalım. Ama bunu belediye meclisinin yanı sıra başka platformlarda tartışalım. Örneğin halka da soralım. Zira bu stadyuma gidecekler de yerini önceden bilip fikirlerini açıklamak isteyeceklerdir... İstanbul’a 100 bin kişilik stat yaptık. Kimseler gidip gelebiliyor mu? Ayrıca bir stat yaptırmak ucuz bir şey değil. Bu belediyenin bütçesi hem ticaret merkezi, hem de stadyum yapım masrafını karşılayabilecek güçte midir? Stadı ille de buradan kaldıracaksanız, o zaman yerine mutlaka ama mutlaka. Ya meydan, ya da yeşil alan yapmalısınız.
Sayın Başkan hazır mektuplaşmışken, başka konulara da biraz değinelim. Şu bat- çık ve Bursaray çalışmalarından Bursalılar adeta yıldılar.
Bursaray için biraz daha sabır dileyelim. ...Ve biz şu bat-çıklar konusunda biraz geriye dönelim. Belki siz öyle zannediyorsunuz; ama, Bat-çıklar bu kenti güzelleştirmedi.
Aksine, bir beton yığınına döndürdü. Bir kere çok sık aralıklarla yapılması bu yoğunluğu iyice artırdı. İkincisi bu bat- çıkların üzerindeki düzenleme sonrasında trafikte değişen bir şey olmadı.
İki önemli örnek... Orhaneli kavşağı ve Eski Fakülte kavşağı. Özellikle belli yoğunluğun yaşandığı saatlerde bu kavşakların nasıl düğümlendiğini kimse size anlatmıyor mu? Yine eskisi gibi millet geliyor. Ne Orhaneli tarafına dönebiliyor,ne de Eski Fakülte kavşağını aşabiliyor. Tek rahatlık, Ankara ve İzmir’e gidiş gelişlerde...
Üstelik burada, dönüşler için yol daraldığı ve yine kendini bilmezler tarafından bir tarafları park olarak kullanıldığı için, kavşaklara giriş bile bin türlü eziyetle mümkün oluyor.
Sizden önceki Başkan Bilenser’e; "Bursa’da bazı yolların akması için bat- çık veya köprülü kavşak yapsanıza" derdik. O da bize önce "parasızlığın gözü kör olsun" deyip, Acemler hariç, diğer kavşaklara pek sıcak bakmazdı.
Çünkü bizde veya Ankara’dan başka dünyanın hiç bir kentinde, "kavşakların bu yöntemle aşılmadığını" anlatırdı. Zira kentin bir de "estetiğini bozmamak gibi bir kuralı olduğunu" anımsatırdı.
Acemler’e yaptığınız köprülü kavşak gerçekten de her övgünün üzerinde. Bunu daha önceki birkaç yazımızda da dile getirdik. Size teşekkür borçluyuz. Ancak, onun neredeyse 800 metre ötesindeki bir Orhaneli kavşağına. Eski Fakültenin neredeyse aynı uzaklıktaki bir Polis Okulu kavşağına. O da yetmedi. Bu kavşağın çok yakınındaki bir Otosansit’e bat - çık yapmanın gereği var mıydı? Hadi Otosansit’e sanayi bölgesi girişi olduğu için gerekliydi diyelim. O zaman Polis kavşağına neden triyonlar gömüldü?
Şimdi bunlar bitince sıra Yalova yoluna mı gelecek?
Hay ağzımızdan yel alsın!...
Size bu fikirleri veren Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in Başkent’ine herhalde bizim kadar gidip gelenlerdensiniz.
O geniş bulvarların altlarını oyarak, bu güzel kenti ne hale getirdiğini de görmüş olmalısınız. Eşim oradaki bat-çıkları ve ortaya çıkardığı çirkin betonlaşmayı gördükten sonra, "ben artık bu kente gitmem, nerde benim Kızılay’ım, Kavaklıdere’m?" diye tutturdu. Oysa bendeniz burada 5 yıl görev yapmıştım. Eşim de Ankara’nın hastasıydı. Ne olur! Bu kenti de Ankara’ya benzetmeyin. Çünkü artık bizim için Bursa’dan başka bir Bursa yok.
Temel gurbetteyken bir çocuğu olur. Kendisine müjde verilir; ama çocuğa ad bulamadıkları da söylenir. Temel gönderdiği mektupta kararını bildirir: "Madem ad bulamaysinuz; benum adimu verun. Bundan sonra adsuz yaşamaya çalışirum."
Kent Gazetesinden...
Facebook'ta paylaş
Bu haber 2996 kez okunmuştur.
|
|
|
|
Yazarlar |
|
|
, |
|
. |
|