Kapalıçarşıda Bursaspor Sevgisi
Kapalıçarşı'da Bursaspor Sevgisi-Bursasporun nabzının her zaman hızlı attığı yer...
Yolu kapalı çarşıya düşenler, alış veriş için mağazaları gezerken mutlaka esnafın birbirleri ile Bursaspor hakkında sohbet ettiklerine şahit olmuşlardır. Kazanılan veya kaybedilen maçın yorumları veya gidilecek olan deplasman maçı organizasyonu konuşmaları, yıllardır kapalı çarşıda süregelen bir gelenek haline gelmiştir.
Röportaj yaptığımız Şenol Çelikkol, Ramis Önürmen, Burhan Gündoğdu, Şinasi Çelikkol, Recep Kapucu, Yahya Narin ve Doğan Alakoç’un söylemleri kapalı çarşıda eski havanın kalmadığı yönünde. Havanın yok olmasını, başarısızlıklara ve kapalı çarşı esnafının şehirli kimliğinin, yoğun göç sebebiyle dejenere olmasına bağlıyorlar.
Bursaspor’un 1987 yılında kazandığı Türkiye Kupası için yapılan kutlamalar ve 1992 yılında kaybettiği final maçındaki yaşanan üzüntüler ise hala hafızalardaki yerini korumakta.
Ramis Önürmen – Esnaf
1918 Üsküp doğumlu Ramis Önürmen, 10 yaşındayken babasının vasiyeti üzerine annesi ve kardeşleriyle birlikte Bursa’ya göç eder. Ramis bey Bursa’ya geldiklerinden 2 gün sonra kapalı çarşıya gelir ve çırak olarak çalışmaya başlar.
1928 yılından Bursaspor’un kuruluşuna kadar olan dönemde Bursa futbolu ve Kapalı çarşı hakkında bilgi veren Önürmen şunları anlattı.
“ 1928 yılında kapalı çarşıya geldiğim zaman kapalı çarşı bir miktar tamirat görmüştü ve bugünkü kadar büyük değildi. Dükkanlar açık pazarın köşesine kadar uzanıyordu. Esnaflık gayet güzeldi. Kalabalık yoktu. Askere gidene kadar o dönemki patronum yanında çalıştım. 1940 senesinde vatani görev için Ankara’ya gittim. Askerlik dönüşünde nasip oldu ve kapalı çarşıda dükkanım oldu. 1954 yılında kapalı çarşı yangını olduğu zaman giyim eşyaları satıyordum. Daha yeni restore edilmişti kapalı çarşımız. Kapalı çarşının tam ortasında bir kişi üretim için gazete kağıtlarını tutuşturmuş, o sırada Ulucami tarafında esen sert bir rüzgar ateşi uçurmuştu. Bu ateş 10 dakika içinde tam 200 dükkanın yanmasına sebep oldu. Ertesi sabah rahmetli Adnan Menderes geldi bütün sigortalı dükkanların parasını verdi. Benim sigortam yoktu ve bana 200 lira para verdi.
Bu yıllarda Bursa futbolunda Akınspor, Acar İdmanyurdu, Sanatkarlar Kulübü, Akınspor, Merinosspor çok ilgi gören takımlardı. Atıcılar tarafında yeşil çimenlikte maçlar yapılırdı. Kapalı çarşıdan da birçok genç futbolcu bu takımlarda forma giyerdi ve bizlerde maçlarını izlemeye giderdik. En sonunda da Bursaspor kuruldu. İstiklal, Akınspor, Acar İdmanyurdu, Çelikspor ve Pınarspor güçlerini birleştirip 2.Milli Ligde yer aldılar.”
DOĞAN ALAKOÇ - Esnaf
1946 Bursa doğumlu olan Doğan Alakoç, Bursa kentinin heyecanını kaybetmesini eski Bursalıların Bursaspor’dan çekilmesinde önemli rol oynadığını söylüyor.
Alakoç, eski kapalı çarşı esnafının maçlara nasıl hazırlandığını şöyle aktardı; “ Bursaspor maçları öncesinde kapalı çarşı esnafı olarak heyecanlı bir şekilde maça konsantre olur ve her yanı bayraklarla süslerdik. Maç Bursa’daysa çarşı esnafı toplanarak birlikte stadyuma gider, Kültürparkta yemek yer ve eski numaralı, şimdinin Vip tribününden biletimizi alır, maçı hep birlikte izlerdik. Tüm tribünlerde ve gönüllerde yeşil beyaz sevgisi hakimdi. Kötü tezahüratlar ve küfürler bizim dönemimizde hiç olmazdı. Zamanla tribünlerde gruplaşmalar ortaya çıktı. Muhalefetler oluşmaya başladı. Eski Bursalılar artık yönetici olmuyorlardı. Hemen tenkitler oluşuyordu. Medyada da bu son zamanlarda yapılmaya başladı. Eski günleri aramıyor dersek yalan söylemiş oluruz. Halen aramızda yer alan genç nesil Bursaspor’u yakından takip ediyor. Çarşı 1963’lüler derneği elinden gelen organizasyonları yapmaya çalışıyor. Ancak o eski havamızı yakalamamız için çok güzel kenetlenme yapılması gerekiyor. Burada yönetiminden, basınına, taraftarından futbolcusuna iş düşüyor.”
Eskiden yöneticilerin ve futbolcuların kapalı çarşıda rahat rahat gezdiğini söyleyen Alakoç, “ kapalı çarşı Bursaspor ile iç içeydi. Futbolcuların hepsi boş zamanlarında kapalı çarşıya eşiyle gelir, alışveriş yapar ve bizlerle görüşürlerdi. Mesut Şen’ler, Ahmet Tuna’lar, Köylü Mustafa’lar gelirler, sohbet ederlerdi. Bizlerin izleyemediği deplasman maçlarında yaptıkları hataları gelir anlatırlar, dertleşirlerdi. Bizde onlara moral verirdik. Bugün ise futbolcularımız bizlerden kaçıyor. Uzak duruyorlar. Yönetim kurulu için de geçerli bu. Bizlere gelsinler konuk edelim, dertlerini paylaşalım, onlar da bizleri dinlesin. Birliktelik, içtenlik olsun.”
ŞİNASİ ÇELİKKOL - Esnaf
Şinasi Çelikkol deyince akla Karagöz, Karagöz deyince akla Aynalı Çarşı gelir.
Şinasi Çelikkol birçok kişinin bilmediği, ancak tarihte yer alan bir bilgiyi Bursaspor Dergisiyle paylaştı.
Çelikkol, Bursaspor isminin ilk kez yeşil-mavi renklerle gayri federe olarak 1959 yılında kurulduğunu açıkladı. Ancak 1963 yılında bugünkü Bursaspor’un profesyonel bir takım olarak kurulmasının ardından ve takımın isminin Bursaspor olacağından gayri federe Bursaspor’u kapattıklarını söyledi.
Çelikkol “Yeşil-mavili gayri resmi Bursaspor Kulübü, 1959 yılında Erkek Lisesinin yanında Hamam tekke denen yerde lokal yeri tutularak kuruldu. Alpay Şar, Ersin Özbarlas ve Ayhan Özemre gayri federe olan bu takımda futbol oynuyorlardı. Benim babam da yöneticiydi. 3 sene kadar faaliyetlerini sürdürdüler. Daha sonra futbol oynayan gençler askere gittiler ve dernek faaliyetlerini yapamaz hale geldi. Dönemin 11 Yıldız takımıyla birleşme kararı alındı. Eski Pınarbaşı karakolunun binası kiralık olarak tutuldu ve Alacahırka ve Pınarbaşı’ndan insanlar kulübe ilgi gösterdiler. Gayri resmi Bursaspor 2 yıl daha bu şekilde faaliyetlerini sürdürdükten sonra heyecan bitti. 20 yaşındayken Dernekler bürosundan polisler gelip beni karakola götürdüler. “Bu kulüp faaliyet yapmıyor, Bursaspor profesyonel takımı kuruluyor, sizin de isminiz Bursaspor, bu ileride sıkıntı yaratabilir, kapatılmasında fayda var” dendi. Bende evrakları imzaladım ve kulübü resmen kapattık.
Bursaspor kurulmadan önce Akın, Çelik, Acar, İstiklal ve Pınarspor Kulüpleri çok önemli kulüplerdi. Orta okula giderken Acar İdman Yurdunun formalarının yıkandığı dükkan okulumuzun karşısındaydı. Malzemeci formaları alırken bile öğrenciler tarafından büyük alkışlar kopardı. O dönemde İstanbul’dan Fenerbahçe, Galatasaray gibi kulüpler Bursa’ya gelir, bu takımlar ile maç yaparlardı.
Bursa Atatürk stadyumunun zemini o zamanlar topraktı. Şu anki kapalı tribün ve maratonun eski hali vardı. Spor salonu tarafında hiçbir izleme yeri bulunmazken, Muradiye tarafındaki kale arkası topraktan oluşuyordu.
Bursaspor’a insanlar büyük ilgi göstermeye başlamışlardı. Özellikle il dışından takımların Bursa’ya gelmesi insanları stadyuma çekiyordu. Dönemin başkanı Salih Kiracıbaşı maç öncesinde kapalı tribünün kenarına sandalyesini çeker, bacak bacak üstüne atar ve tüm futbolcular onun elini öperek sahaya çıkarlardı.
Kapalıçarşı, Emirhan ve Kozahan’daki esnaf o dönemlerde Bursaspor’a sahip çıktılar. Tüm kent takımını sahiplenmişti. Adeta bir aile havası vardı. Bursaspor maç kazandığı zaman insanlar evlerine yeşil-beyaz flama ve bayraklar asardı. Sonradan büyük iş adamları yönetimlere girince halktan koptular. “İnsanlarda, nasıl olsa onda para var halleder mantığı” oluştu. Halkın katkısı azaldı. Nasılsa o yapsın havasına büründü. Bursaspor’a eskiden en az ilgi gösteren insanlar bile şimdikilerin en iyisinden daha çok ilgi gösteriyorlardı. Stadyumda küfür nedir bilinmezdi.
KALECİ MEHMET GÖNÜL’Ü YETİŞTİRDİM
Şinasi Çelikkol 14 yıl Soğukpınar Kulübünde antrenörlük yapmış ve ünlü kalecilerden Mehmet Gönül’ü yetiştirmiş. Mehmet Gönül hikayesini ise Çelikkol şöyle anlatıyor: “ Mehmet 14 yaşında gözümüze çarptı. O zamanlar kalecilik yapmıyordu. Onu zorla okulundan izin alarak antrenmanlara götürüyorduk. Babası da çok fazla izin vermiyordu. Takımda yedek kaleci olarak görev yapıyordu. Bizim as kaleci sakatlanınca ister istemez Mehmet’i kaleye geçirdik ve 1 sezon içerisinde oynadığı oyunla Bursaspor’a kadar yükseldi. Benim için Mehmet çok önemli bir sporcudur. Almanların ünlü kalecisi Toni Schumacher bir Bursaspor maçı sonrasında eldivenlerini Mehmet’e hediye edip benden sonraki en iyi kaleci sen olacaksın demişti.”
BURHAN GÜNDOĞDU – İplik Tekstili
1940 Bursa doğumlu olan Burhan Gündoğdu, uzun yıllar kapalı çarşıda esnaflık yaptıktan sonra emekliye ayrılanlardan..
Bursaspor’un kuruluşundan sonraki dönemi anlatan Burhan Gündoğdu, başarısızlıklara rağmen hala Bursaspor’u gençlik yıllarındaki gibi sevdiğini söyledi.
Gündoğdu, Bursaspor’un 2.lig serüveninde tecrübesiz olmasına karşın iyi işler başardığını fakat lig yolculuğunun 2.senesinde büyük haksızlığa uğrağını belirtti. Gündoğdu, o günleri bize şöyle aktardı;
Bursaspor 1963 senesinde rahmetli başkan Salih Kiracıbaşı tarafından kuruldu. 5 amatör kulübün birleşmesiyle Bursaspor olarak resmiyet kazandı. Bursaspor ilk seneler kötü denilmeyecek sonuçlar aldı. İyi sezonlar geçirdi. Bir hafta sonu Vefa ve Kasımpaşaspor ile arka arkaya maçlar oynadık. Birisi cumartesi öğleden sonra 15:00’ da, diğeri ise pazar günü sabah 09:00’daydı. Olaya bakar mısınız, bir takım iki gün üst üste maç oynuyor ve ikinci maç sabah saat:09:00’da oynatılıyor. Bu oyuncular ne zaman dinlenecek? Ne zaman maça konsantre olabilecek? Bu haksızlıklar neticesinde kıl payı şampiyonluğu kaçırmıştık. Bir sezon sonra Bursaspor şampiyon olarak 1.lige yükseldi. Çok güzel kadromuz vardı. Bursaspor 1.lige çıktıktan sonra iyi transferler yapıldı ve iyi neticeler alındı. Bursaspor sevgisi bizde o yıllar öyle fazlaydı ki; en az 5-6 saat yolculuk yapar, deplasmanlara giderdik. Bursaspor’un peşinden amatör ruhla cebimizden paralar harcayarak koşardık. Bursaspor’un büyük kaptanı Sedat Özden futbolu bırakıncaya kadar her maçına gitmeye çalıştım. Son dönemlerde çok fazla maça gitmiyorum. Çünkü kendi futbolcularımıza, yöneticilerimize rakip takım taraftarlarına ağza alınmayacak küfürler ediliyor. Bu yüzden Federasyon takımımızı cezalandırıyor, seyircisiz oynamak zorunda kalıyoruz. Bu yapılanların Bursaspor’a çok pahalıya mal olduğunu düşünüyorum. Asla ve asla Bursaspor bulunduğu yere layık değil. Şampiyonluğa oynamak için çok geç kalındı.
Bir deplasman anımı sizlere aktarayım. Maça giderken 302 marka otobüste kaza geçirdik. 3 arkadaş yaralandık. Ben başımdan yaralanmıştım ve kaşım açılmıştı. Hala o iz kaşımda yer alır. Ama ben bundan gurur duyuyorum. Gönül isterdi ki Bursaspor çok daha güzel neticeler alsın. Avrupa’da ismimizi duyuralım. Artık ilk 10’da yer almak, küme düşmemeye oynamak Bursaspor’a yakışmıyor. Neticeler ile birlikte Bursaspor taraftarının eski günlerine geri döneceğine inanıyorum. İnşallah Bursasporumuzu en üst sıralarda görürüz.
Türkiye Kupası Sevinci İnanılmazdı
Halen Bursaspor maçı kaybedince televizyonda spor programlarını izlemiyorum. Ama kazanınca büyük bir zevkle izliyorum. Bursaspor Türkiye Kupasını aldığı zaman sabahlara kadar eğlendik. O mutlu günü bize yaşatan herkese müteşekkirim. Çarşımız kupayı kazandıktan sonra bir bayram havasına büründü. İnşallah öyle günleri tekrar yaşarız.
RECEP KAPUCU – ESNAF
Aslen Kayserili olmasına karşın kapalı çarşıdaki esnaf arkadaşları sayesinde Bursalı insanlardan daha çok Bursasporlu olduğunu söyleyen Recep Kapucu, tribünde konfeti yağmuru yaratmak için tek başına İzmit Seka fabrikasının yolunu tutmuş. İşte Kayseri doğumlu fanatik Bursasporlu Recep Kapucu’nun kapalı çarşı anıları….
“Aslen Kayserili olmama rağmen 37 yıldır Bursa’da yaşıyorum ve kapalı çarşıda esnaflık yapıyorum. En iyi Bursalıdan sağlam Bursasporluyumdur. Trabzon’a giden ilk deplasman seyircisi bildiğiniz gibi Bursaspor taraftarıydı ve bende o deplasmana giden ender kişilerden birisiydim. Bursa benim her şeyim oldu. Kapalı çarşıda esnaflık yapan büyüklerim, ağabeylerim beni Bursasporlu yaptılar. O dönemlerde bizi deplasmana patronlarımız gönderiyordu. Cebimize otobüs ve yiyecek parasını koyarlar maçlara gönderirlerdi. Eskiden imkanlarımız çok fazla değildi. Bez parçalarına boyalarla sabahlara kadar yazılar yazıp pankart hazırlardık. Bugün ekonomik koşullar zor olduğundan, esnaf arkadaşlar dükkanını kapatıp da maça gidemiyorlar. Çarşıda hala Bursasporlu çok arkadaşımız var.
Sizlerle bir anımı paylaşmak isterim. 14 yaşında Kocaeli’ye giderek SEKA fabrikasından konfeti için kağıt alacaktık. Ancak SEKA yetkilileri dışarıya bu şekilde kağıt vermediklerini söylediler ve bize toptancılara yönlendirdiler. Toptancıdan 2 çuval dolusu konfeti kağıdı aldık. Gülle gibi ağır olan çuvalları sürükleyerek Kocaeli terminaline götürdük. Kamil Koç’un otobüslerine rica ederek konfetileri stadyuma getirdik ve Ankaragücü maçında ücretsiz olarak taraftara dağıttık. Böylece muhteşem bir görüntü sağlamıştık.
YAHYA NARİN
Yahya Narin ise Bursa’nın aldığı göç nedeniyle gerçek Bursalı insanların çok azaldığını belirtiyor. Narin “Eskiden çarşımızdan her deplasmana 302 marka otobüs kaldırırdık. Bir gün bile kulüpten para almıyorduk. Kapalı Çarşı Derneğinin haricinde Bursasporluluk çok azaldı, neredeyse kalmadı. Zaten Bursa’da yaşayan insanların sadece 200.000’i Bursalıdır. Bunlarında taş çatlasın 50.000’i yeşil beyaza gönül vermiştir. Zaten maça gelenlerin siması bellidir. Eskiden Bursaspor bayrağı dışında başka takım bayrağı Bursa’da asılmazdı.
ŞENOL ÇELİKKOL – ANTİKACI
Şenol Çelikkol ile unutulmayan deplasmanları konuştuk. Kendisi bize 1992-1993 sezonunda oynanan Aydın deplasmanı anlattı. İşte o deplasman maçı ve anıları;
“Ben kapalı çarşıda doğdum diyebilirim. Bursaspor ile tanışmam ağabeyim sayesinde oldu. Muhtemelen 10 yaşındaydım. Mersin İdmanyurdu maçında açık tribünden (şimdiki misafir takımın olduğu yerden) ilk maçımı izlemiştim ve sahadan 3-1 galip ayrılmıştık. Hiç unutmuyorum, herkes gol olduğunda ayağa kalkıyordu ve ben ağabeyimin ayağına sarılıyordum.
Hayal meyal hatırladığım kadarıyla ilk deplasman maçımız 1976-77 sezonunda Eskişehirspor’laydı. O yıllarda deplasman maçlarını organize etme şansımız yoktu. Kozahan girişinde ve alt çarşıda bazı ağabeylerimizin bizleri maçlara götürme istekleri, bizim de daha sonraki yıllarda deplasman organizasyonu yapmamız için sebep oldu. Bizleri severlerdi, onların maskotları gibiydik. Ailem deplasman maçlarına gitmeme katiyetle izin vermiyordu. Biz de maçlara kaçarak giderdik.
Kapalı çarşıda deplasman organizasyonları 1 hafta evvelden başlardı. Pazar günü iç saha maçı biter bitmez pazartesi günü kartonlar muhtelif yerlere asılırdı. Daha otobüs kiralanıp fiyat belirlenmezdi fakat organizasyonun duyurulması için kapalı çarşı derneğinin karşı çıkmasına ve kartonlarımızın yırtılmasına rağmen inatla ilanlarımızı asıyorduk. Daha sonraki yıllarda telefonlar ile organizasyonlar yapıldı. Son yıllarda da gitmek istemememe rağmen sen olmadan olmaz demeleriyle deplasmanlara gittim.
Deplasman haftası bizim gençlik yıllarımızın en önemli haftalarıydı. Biz o hafta iş yapamazdık, yemek yiyemezdik, uyuyamazdık. Sanki yapılacak başka iş yokmuş gibi, delirmişçesine deplasman maçına hazırlanırdık. Çarşambadan sonra ilk otobüs dolduğunda bizi ikinci otobüsün heyecanı sarardı. Bazı maçlarda alınan kötü sonuçlara rağmen üçüncü otobüs dolduğu zaman çok daha farklı gururla gezerdik. Kapalı çarşıda insanların Bursaspor’a kanalize olmasını sağlamak en büyük amacımızdı. Bizimle bir deplasman maçına gelip, İstanbul takımı tutanlar, daha sonra bizim kadar Bursasporlu olmuşlardır.
Deplasmanda yaşananlar genelde bizim için mutluluktur. Mağlup olmuşuzdur ama yolculuklarımız hep bir hatıra olarak kalmıştır. Kapalı çarşıdan hiçbir zaman olay yaratmak için deplasmana gidilmemiştir ve herhangi bir saldırı olmamıştır. Rakip takım taraftarlarınca bize saldırılmıştır ama biz sadece kendimizi savunma durumunda kalmışızdır.
Gelelim tarihte yerini alan Aydın deplasmanına;
Enteresan bir maçtı. Aydın maçı arifesinde şehirde müthiş bir coşku hakimdi, sanki insanlar otobüs kaldırılmasa bile Aydın’a yürüyerek gideceklerdi. Ben ilk defa bir deplasmana otobüs kaldırmaktan korktum. Çük büyük bir talep vardı. Diğer organizasyonlarda bir otobüs kapalı çarşıdan, bir otobüs de Bakırcılardan kaldırıldı. Aydın deplasmanında otobüsün içerisinde 55-60 kişiydik. Ben bile hiçbir yerde oturmadan kapı dibinde gitmek zorunda kalmıştım. Otobüslerin bir tanesi sabaha karşı 03:00’da Ulucamii’nin bir yanından, ötekisi diğer yanından kalkacaktı. Kapalı çarşıdan ağabeylerimiz bizleri geçirmeye gelmişlerdi. Otobüslerin çevresinde 150-200 kişi vardı. Zorla herkesi otobüse bindirdik, elimizde liste, yolcuları kontrol ediyoruz, her şey tamam derken, birisi bize doğru geldi. “Ağabey otobüste birisi öldü dedi”. Nasıl öldü? derken hemen arkaya koştuk. Tabii otobüsler yine boşaldı. Çocuğu tanıyorum. Sarışın, gözlüklü çocuk resmen kafasını koymuş nefes almıyor gözler açık. İtiyoruz kakıyoruz yok açmıyor gözünü. İki tokat attıktan sonra ayıldı, meğer çocuk gözleri açık uyuyormuş. Daha yolun başındayken bu belki de Allah’ın bize bir uyarısıydı. İzmir’i geçtikten sonra olayın vahametini daha iyi anladık. Aydın yolu tek şeritli bir yoldu. O yolda resmen bir otobüs ve araba yağmuru vardı. Her taraf 16 plakaydı. Sabaha karşı Aydınlılar o kadar Bursasporluyu görünce şok oldular. Tahmin ediyorum bugüne kadar böyle bir olay olmamıştır. Aydın polisi şok içindeydi. Pazar olmasına rağmen yollar tıkanmıştı. Biz biraz geç vardık. Stadyumun etrafına yaklaştığımızda otobüsten nerdeyse geçilecek yer yoktu. Stadyumun çevresinde kahveler kepenk kapatmış, bakkallarda ve bayilerde satılacak bir şey kalmamıştı. Her şey tamamen bitmişti. Tüm taraftarımız stadın etrafındaydı ve polis bizi stadyuma almak istemiyordu. Her yer toz duman olmuştu. İlk etapta herkesi kale arkasına almaya çalışıyorlardı. Çift katlı tribüne Bursalıları almak istemiyorlardı. Ben ön ayak oldum, birkaç polisi ittim ve büyük kapıya doğru hamle yaptım. Belki de Aydın kentine bir iyilik yapmış olduk. Çünkü o kadar insan onca kilometre yol kat edip stadyuma giremeseydi tepkileri büyük olurdu. Kapının kilidini kırdık ve tribüne girdik. İçeri girdiğimiz anda Aydın stadyumu dolmuştu. İki katlı tribünün üst katı, kale arkası ve karşı tribünün yarısı Bursalılar tarafından doldurulmuştu. Aydın halkı da büyük bir şok yaşamıştı. Maçın bitmesine 5 dakika kala Fethi’nin golü geldi ve maçı 1-0 kazandık. Tahminim iki otobüslük bir grup maç bitmeden stadyumdan ayrıldı. Nerden bilebilirdik ki daha sonra olacak olaylara sebebiyet verebileceğini. Maçtan sonra otobüslere bindik. Önümüzde Sedat Özden’in küçük jipiyle beraber kentten ayrıldık. En öndeydik. Arkamızdaki diğer otobüslerle tren görüntüsü vardı. Germencik’e girmemize yakın bir baktık ki resmen yollarda lastikler yanıyor. 3 otobüs geçip gitti, 1 otobüs daha geliyor diye insanlar bizleri taşlamaya başladı. Sedat Özden’in arabasını taşladılar. Bizim otobüslere de atmaya başladılar. Fakat biz burayı bir şekilde geçtik. Oradan İncirliova ‘ya geldik. Olay orada koptu. Otobüsün tüm camları kırıldı. Şoförün kardeşi saldırmak için koştu gitti. Sorumluluğun verdiği düşünceyle ben de arkadan gittim. Derken küt diye bir taş kaşımın üzerine geldi ve ben sendeledim. Geçici bir unutkanlık yaşadım. Beni gören herkes otobüsten indi ve olaylar büyüdü. Polis ve jandarma olayları engelleyemedi. Köylüler tarlalardan koşarak taş atıyorlardı. İlk 20-30 otobüs çok hasar görmüştü. Yarama sigara bastılar. Meğer Bursaspor otobüsü de arkamızdaymış. O zamanın kalecisi Erhan beni gördü. Kendisiyle tanışırdık. Beni gelip Bursaspor otobüsüne aldı. Yalçın ve Ali Nail beni arka koltuğa yatırdılar. Rumen masör de yanıma geldi. Dikiş yapmasından korkuyordum. Özel bir krem ile tedavi etti. Bir hafta kapalı kalsın dedi ve sonrasında iz kalmadan kapandı. Kendisine çok müteşekkirim. İş çığırından çıktı. İnanın İzmir’de kum torbaları konulmuş, polis ve jandarma pusuya yatmış, bizleri bekliyorlardı. Durmamıza izin verilmeden kontrollü bir şekilde İzmir’i geçtik. Bursa’ya yaklaşırken insanlar, ihtiyaçlarını gidermek için benzinliğe girelim diye yalvarmaya başladılar. Benzinliğe girelim derken otobüsün arkasından büyük bir ses geldi. Ne oluyor diye indik, bir baktık ki ne görelim. Otobüsün altında bir araba var. Gördüğümüzde şok olduk. Yaşadığımız o kadar olaydan sonra bu olay şaka gibiydi. Dağ başı gibi bir yerdeyiz. Daha da enteresan, bizim otobüse arkadan çarpanlar Romanyalı . Onları arabadan nasıl çıkardığımızı hatırlamıyorum. Bu arada Romanyalı olduklarından onlarla hiç anlaşamıyoruz. Şimdi en büyük macera başladı. Bizden şikayetçi oldular ve benzinliğin sahibiyle polis çağırdılar. Herkes sinirlenmeye başladı. Bir de gördüler ki; otobüsün camlarının hepsi kırık ve perdeler uçuşuyor. Sinyal vermeden döndüğümüz için bizi suçluyorlar. Oysa ki sinyal vermiştik. Benzinci “benim bir kaportacı tanıdığım var, o belki arabayı çalıştırır” dedi. Neyse tamirciyi aradı, tamirci “geliyorum” dedi. Bekle Allah bekle, gecenin o saati yolda hareket yok. Sonunda bir karartı gördük. Sesle birlikte geliyor. Ne farı var, ne koltuğu bildiğiniz iskelet bir otomobil. İndi arabadan tamirci“biz böyle bir arabayı bile çalıştırırız” dedi. Neyse zaman geçti ve arabayı gerçekten çalıştırdı. Kendi aramızda üç-beş para topladık ve tamirciye verdik. Sonuçta anlaştık ve yola koyulduk. Bursa’ya geldiğimizde herkes yeri öpüyordu. Hayatımda ilk defa bir deplasman dönüşünde yeri öptüm. Daha sonra 10 ay kadar kimse kapalı çarşıdan deplasmana otobüs kaldırmadı.
Olayların perde arkasını daha sonra öğrendik ki; 2 hafta önce Karşıyakalılar Aydın’a 7 otobüs konvoyla gelirken, Germencik ve İncirliova’da büyük olaylar yaşanmış. Germencik ve İncirliova halkı da “yine geliyorlar diyerek” bizlere saldırmışlar.
Türkiye’de takımını böylesine seven, hiçbir beklentisi olmadan kilometrece öteye giden başka bir taraftar kitlesi yok. Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’ın taraftarı başarısızlıkta stadyumlarını kaç kişi doldurur ve ne kadarı deplasmana gider, merak ediyorum doğrusu.
Röportaj: Engin Akdemir – Uğur Çelikkol
Fotoğraflar: Uğur Çelikkol
Tarih: 02.09.2008
Bu röportaj 16787 sefer okunmuştur. |