Aldığımız ilk yenilgi değildi. Ne Türkiye Liglerinde ne de Fenerbahçe karşısında… Şurası kesin ki son yenilgi de olmayacak. Bu yıl Türkiye Liginde otuz sekizinci sezonumuzu yaşıyoruz. Bu otuz sekiz sezonda bin iki yüz yirmi bir maç oynamışız. Ve bu maçların dört yüz üçünü galip bitirirken dört yüz elli dokuz kez yenilmişiz. Yani yengiden daha çok yenilgimiz var. Bir ölçüde yenilgiye alışmışlığımız, yenilgiyi kanıksamışlığımız bile söz konusu edilebilir. Bunca yenilgi içinde niye yalnızca geçen yılki Antalya ve bu yılki Fenerbahçe yenilgileri hoş karşılanmıyor dersiniz? Yıllardır yüzlerce yenilgiyi, son iki sezonda ise onlarca yenilgiyi sindiren Bursaspor taraftarı niye bu iki yenilgiyi içine sindiremiyor? Unutmayın ki bu taraftar, onca şeyin ardından Beşiktaş yenilgisini bile sindirebildi.
Bu durumda, her şeyi bir yana bırakıp taraftarı eleştirmek çok doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Bu seyirci, üç sezon önce yaşadıklarının ardından bırakın ufacık bir şüpheyi, şaibenin gölgesini bile Bursaspor’un üzerinde görmek istemiyor.
Futbol, sahaya çıkarak oynanan bir oyundur. Her şey sahada olup bitmelidir. Kimin şampiyon olacağını, kimin küme düşeceğini sahaya çıkıp futbol oynayanlar kendilerine dert etmeden, yalnızca futbol oynayarak belirlemelidir. Üç sezon önce yaşadıklarımızın Bursaspor taraftarını getirdiği nokta budur. Taraftar, bırakın gerçekliği, ufacık bir şüpheyi bile kaldıramamaktadır.
Bu taraftarın haklı olduğu noktadır. Ama hoşnutsuzluğun dışa vurumu da çok haksızca ortaya çıkmaktadır. Gerçekliği kanıtlanmamış şeyler üzerinde, yalnızca bir şüpheden yola çıkarak kişileri suçlamak da çok anlamsız. Hatta çok da can sıkıcı.
Borç içinde yüzen bir takımı İkinci Ligden alıp Süper Lige çıkaran, borç yükünü ciddi miktarlarda azaltan, Bursaspor’u tekrar eski günlerine taşıma konusunda önemli işler yapan birinin aleyhine böyle şeyleri haykırarak söylemek hiç de güzel olmadı. Bursaspor camiası böyle durumlar karşısında daha onurlu davranışlar sergileyebilmelidir. Bir şüphe varsa bunun hesabı herkesten sorulabilmelidir. Ama bunun yolu, yakışıksız sloganlar atarak insanların gururlarıyla oynamaktan geçmemelidir. Bursaspor taraftarı en ufak bir şüphede başkanını, yönetimini, futbolcularını afişe ederek onların onurlarıyla oynamaktan vazgeçmelidir. Bu son derece yakışıksız ve Bursaspor’un imajını bozan bir durumdur.
Maça gelince, çok iyi bir mücadele sergilenen bir ilk yarıdan sonra çok da umutlu değildik. Devre arasında yaptığımız konuşmalarda, Fenerbahçe’nin kalitesinin Bursaspor’a oranla daha yüksek olduğunu, ilk yarıdaki mücadelenin aynen sürmesi durumunda bile maçın Fenerbahçe’ye daha yakın olduğunu söylüyorduk. İlk yarının son üç dakikasında yaşananlar bile Fenerbahçe’nin sonuç almaya ne kadar yakın olduğunu göstermeye yetmişti. İkinci yarıya başlar başlamaz yediğimiz goller, iflahımızı kesmeye yetti. İsmail Güldüren ve Egemen Korkmaz kendi kendilerine öz eleştirilerini hemen yapsınlar. Kimseye bir şey söylemelerine de gerek yok. O kadar kolay top kaptırmanın, Deniz gibi en önemli niteliği sürati olmayan bir adama yetişememenin; kaleci ile birlikte yedi kişi ile ceza sahasında iken gol yemenin muhasebesini diğer takım arkadaşlarını da aralarına alarak yapsınlar.
Bir sözüm de Engin İpekoğlu’na: Sezon ilerledikçe kafasında başka hesaplar oluşmaya başladı. Yenmekten çok yenilmemenin peşine takıldı. Bu da onun ikinci yarı ile birlikte en büyük hatası oldu. Umarım çok geç olmadan bu yoldan döner.
Tonguç AKKUŞ
Ankara, 19 Mart 2007