Timsah'ın yenilerinden Arjantinli Batalla, Avusturya kampında 10 numaralı formayı kapınca, doğal olarak kampı izleyen haberciler de manşeti atmışlar:
'Bursaspor'da aranan 10 numara bulundu…' Son yıllarda futbol gündemine giren çekici bir sorunsal var: 10numara…
Ne ola ki bu 10 numaranın esrarı?
Eskiden WM dizilişinde, sırtlardaki numaralar futbolcuların oyun içindeki işlevlerini açıklardı. 2: Sağbek, 3: Solbek…5 numaralı santrhaf, geriye sarkarak sağbek ve solbekin arasına girerdi…4: Sağhaf, 6:Solhaf. Ve ileri beşli; 7:Sağaçık, 8:Sağiç, 9:Santrfor, 10:Soliç, 11 Solaçık…
Ülke futbolunun karakteristiğine göre de bazı numaralar öne çıkar, efsaneleşirdi. Sözgelimi, uzun toplarla oynayan İngiliz futbolunda 7 ve 11 numaralar gibi..Tekniğe dayalı Güney Amerika'da ise 8 ve 10 numaralar kutsal olarak yorumlanırdı. Nitekim, Pele ve Maradona bunun en etkin örnekleridir.
Sonraları futbol hareketlenince, oyuncular birden fazla işlevi üstlenir oldu. Sistemler devreye girince dizilişler sadece başlama vuruşunda kaldı. Zamanla sağiç ya da soliçlerden biri, nedense genelde sol ayaklı olanı orta alanın göbeğini mesken tutarak, topları istemeğe ve gollük paslar atmaya başladı… Fransız Platini ile zirveye vuran bu oyuncuya '10 numara' ya da basketboldaki 'oyunkurucu' adı verilecekti. Otoriteler ülkemizde, bu işin öncüsü olarak Can Bartu isminde birleşir. Hanedanın devamı olarak ise G.Saray'dan B. Mehmet, Fenerli Oğuz ve Beşiktaş'tan Sergen gösterilir.
Savunmayı sevmeyen daha çok hücumu düşünen bu tipteki oyunculara sahip ekiplerin en büyük handikapı ise 'oyunkurucu' durdurulduğunda takımların dağılıp gidivermesiydi! Bu nedenle de Parreira ataktan önce defansı düşünen Brezilya'nın şimdiki hocası Dunga'yı orta alana yerleştirip 1994 Dünya Kupası'nı az gol yiyerek aldı. 8 numara giyen işte o Dunga ile futbolda savaşkan orta saha oyuncu kavramı başladı. Defansın önüne savunmacı bir orta saha koyan teknik adamlar '10 numaraları' ileriye forvetin arkasına attılar.. Örneğin Fransa iki savaşkan ön libero Vieira ve Petit'nin hemen önüne yerleştirilen Zidane ile Dünya Kupası'nı kucakladı. Hollanda Rijkaard-Gullit, Brezilya Emerson-Rivaldo ikilisiyle birçok başarıya imza attı. G.Saray'ın UEFA Şampiyonluğu'nda Tugay-Hagi çiftinin imzalarını unutmak mümkün mü? Ya da Dünya 3.'sü Türkiye'deki Yıldıray-Tugay ikilisinin payı görmezden gelinebilir mi?
Ancak günümüz futbolunda 'oyunkurucu 10 numara' devri bitti. Bu karakterdeki futbolcular, artık ya ileri ikilide oynuyor, ya da Fenerbahçeli Alex gibi 4-3-3'te ileri ikilinin arasına girip savaşıyor. Kaka, Messi, Deco, Robinho, Fabregas, Riquelme ve diğerleri de öyle.. Bunu beceremeyenler de '10 numara' unvanıyla ülkemize geliyor ondan sonra da ortadan toz oluyor.
Mesela, Lincoln… Schalke'nin savaşçı orta sahasında yıldızlaşan, ama G.Saray'da solo oynamaya kalkınca kaybolan Brezilyalı bunun en taze örneği. Beşiktaş'ın tartışılan maestrosu Delgado da öyle…Sözün özü kişisel becerisini, takım oyunu ile örtüştüremeyen bir futbolcu ister 10 numarayı giysin, ister 15'i ya da 25'i…
Ne fark eder ki?
İşte bu nedenlerle geçen sezonun ilkyarısında Bursaspor'da bu görevi üstlenen Yusuf Şimşek, yıldızını parlatıp Beşiktaş'a gitti. Ardından Yusuf'un işini başarıyla üstlenip savaşkan 'oyunkurucu' tiplemesiyle Mustafa Sarp da G.Saray'ın gözüne girdi. Şüphesiz bu iki futbolcunun öne çıkmasında en büyük pay Ertuğrul Sağlam'ın.. Bu oyuncuların teknik becerilerine savaşçı kimliklerini de yapıştırtan hocamızın, kasetlerinde solo oynamayı seven, inceci izlenimi veren Pablo Battala'yı da parlatması hem Bursaspor'un hem de Türk futbolunun kazancı olacaktır.
14.07.2009 20:38:55, Mustafa Özkeskin
Bu yazı 4299
kez okunmuştur.
Sitedeki yazılardan yazarların kendisi sorumludur; site yönetimi
yazılardan sorumlu tutulamaz.
Bursaspor için internet üzerinde hazırlanmış ilk
internet sitesi "Bursaspor. net" Grup ÇEYNÇ Tarafından
Hazırlanmaktadır...
Sitenin alt yapısı ve yazılımı Profornet tarafından
sağlanmaktadır.
