Eylül 2006'da 16mm Sinema Atölyesi'ni kurduktan sonra kentimizin kültür ve sanat alanında üst düzey yöneticilik yapmış ve halen yapmakta olan çok değerli bir ağabeyimle Bursa'nın sanatsal ve kültürel potansiyeli, işadamlarımızın sanata yaklaşımları üzerine konuşuyorduk.
Bursa'da düzenledikleri kültürel etkinliklere destek için (festival, konser, gösteri vs vs) başvurduklarında yaşadıkları sıkıntıyı, maruz kaldıkları muameleyi anlatmıştı da, içimi derin bir kaygı kaplamıştı.
Atölye 16mm, daha Sonra İnSanat Sinema Derneği platformuna oturunca ve biz de bir takım organizasyonlar yapınca durumu daha net anladım.
Bursa zor şehir, bütün mesele Bursa'da sanat yapmak ya da yapmamakta…
Çok kişi, "Ya bırakın Don Kişot musunuz ne siniz? Bursa'dan bir şey olmaz, sinema yapmak, tiyatro atölyesi açmak, festivaller, kısa film günleri düzenlemek bu kente fazla… İstanbul'un arka bahçesi burası, elit tabakanın bu kente faydası yok, arka bahçede hacet giderir, gider İstanbul'da harcar, oradaki sanat etkinliklerine yatırım yapar" dedi.
Bir Bursalı, Bursa'nın "Marka Kent" olması yolunda elini taşın altına koymaya çalışan bir kentli olarak çok gücüme gidiyor bu saptama! Ama gelinen noktaya bakınca da haksız olmadıklarını düşünmeye başlıyorum her geçen gün…
Bursa gibi, halkının büyük bir bölümü 'Balkanlar'dan göç etmiş insanı, çağdaş bir zemin üzerine oturtmaya çalıştıkları yaşamlarında kültür ve sanata yer açamamaları çok düşündürücü!
Bir tuhaflık var, ama…
Zira bu kent nice sanatçılar çıkarmış, nice yıldızlar sunmuş Türkiye'ye… Lakin bir de bakıyorsunuz ki, birçoğu uçup gitmiş, küsmüş kentlerine…
Ben de çekmeye çalıştığım uzun metraj sinema filmi için kaynak arayışlarım sırasında benzer sıkıntılar yaşadım.
Bursa'da yöneticilik yapmış birçok isimden şu kelimeyi duymak çok acı verdi:
-Bursa'da sanata destek olmak mı? Zırnık koklatmam.
-Sinema filmi filan olmaz Bursa'da. Bursaspor taraftarının filmi mi olurmuş? Gidin Beşiktaş'ın Fenerbahçe taraftarının filmini yapın, Bursa'dan da Bursaspor'dan de ne köy olur, ne kasaba!
-Bursa'da çaldığın davul Yalova'dan bile duyulmaz, Bursa'dan da bir halt olmaz.
Bunları diyenlerin Bursa'nın taşından toprağından, havasından, suyundan yararlanan, emeğinden nasiplenen, Bursaspor'un adını kullanarak bir yerlere gelmiş insanlar olduklarını, yaşadıkları kentin sosyal ve kültürel olarak kalkınmasının kendilerine bilinçli tüketici ve çağdaşlık olarak döneceğini bir türlü anlayamadıklarını kanıtlıyor!
***
Gölge Adamlar Belgeselini tamamlayıp İsveç'ten yeni döndüğüm dönemlerde, İnegöl'den Türkiye'ye yayılmış çok ünlü bir mobilya markasının reklam filmini çekebilmek için bir proje sunmuştuk. Aldığımı tepki bizi şok etmişti:
"Siz kimsiniz ki bizim reklam filmimizi çekeceksiniz. Biz gidip İstanbul'da ünlü yönetmen SÇ'ye yaptırıyoruz filmlerimizi, siz kim oluyorsunuz?"
Evet ya, biz kim oluyorduk ki?
Haklıydı, biz benzer bir projeyi aynı kalitede SÇ'ye verdiklerinin yarı fiyatına yapıyorduk. (Hatta bazen bedava bile yaptığımız da olmuyor değil hani) Onlar ise SÇ'ye bir güzel kazıklanıyor, onun karşısında yaşadıkları ezikliği de yutmak onurlarına dokunmuyor.
E tabi sonra burada sattıkları caka yeter; havalarından da geçilmiyor; "Bizim filmimizi SÇ yaptı?"
-Vayyy, helal baba, yakışır, nasıl acı var mı acı?
Arka bahçede mahkûm edilmiş taşralı zihniyet…
Oysa bu kentin potansiyeli öyle büyük öyle güçlü ki…
Kimse farkında değil…
Bunu İpek Yolu Film Festivali sırasında da gördük, AVP'nin, BŞ Şehir Tiyatroları'nın sahneledikleri oyunlara gösterilen ilgiden, kentin değişen beklentilerinden bunu anlamak mümkün.
Bursa 2.5 milyonluk bir köy değil, bunu böyle görmek isteyenlerin atladıkları bir nokta var:
Eğer bu kent "Marka" olacaksa, İstanbul'un gölgesinden, arka bahçesi olmaktan kurtulacaksa önce kültür ve sanatına yatırım yapmak gerek.
Zira Türkiye'nin hiçbir yerinde olmayan özellikler Bursa'da.
İlk başkent Bursa…
Tarihi geçmiş, hem dağ, hem deniz, sanayi ve tarım iç içe…
Bursa gibi bir kent daha gösterin Türkiye cumhuriyeti sınırları içinde!
Var mı?
Yok…
Öyleyse sanata ve kültüre destek olmak da kaçınılmazdır.
Öyle lafla marka olunmuyor maalesef!
Evet Bursa zor şehir… Zaten güzel olan zoru başarmak değil mi?
;-)
bir şiir:
İşte böyle bir şey!
bursa`da sabah ezanı okuyor bu satırları düşerken,
önceki ve bir diğer önceki sabahlar gibi,
yine ayaktayım.
parmaklarım tuşların üzerindeki harfleri vuruyor,
yumuşak darbelerle.
evrenin tam orta yerinde,
bir toz zerreciğinden de zerre bir kişilik,
büyük bir enerji yayıyormuş gibi
sevdiğini haykırmak istiyor insanlara, yaşamı.
Yani ben, ya da toz zerreciği,
veya yaşamayı bir rüya,
rüyayı yaşam sanan herkes...
akşam olana dek ne tohumlar rahme düşecek,
ne bedenler toprakla öpüşecek, gözyaşları düşecek ölüme...
minik, ateşli buseler buluşacak taptaze tenle...
işte böyle bir şey yaşamak, nefes almak, düşünmek,
düşünürken keşfetmek; aşkı, aşkın gerçeğini ve varoluş nedenini...
dokunmadan, görmeden, duymadan hissetmek,
işte böyle bir şey!
21.12.2008 11:53:43, Suat Oktay Şenocak
Bu yazı 2490
kez okunmuştur.
Sitedeki yazılardan yazarların kendisi sorumludur; site yönetimi
yazılardan sorumlu tutulamaz.
Bursaspor için internet üzerinde hazırlanmış ilk
internet sitesi "Bursaspor. net" Grup ÇEYNÇ Tarafından
Hazırlanmaktadır...
Sitenin alt yapısı ve yazılımı Profornet tarafından
sağlanmaktadır.