Latince'den Türkçeye tam olarak çevirdiğiniz zaman, "Doruklara doğru dar yollardan" anlamına gelir yukarıdaki başlık.
"Başarı kolay kazanılmaz" anlamında kullanılır.
Bursaspor'un Manchester Unitedile oynadığı maçı izlerken bu Latince cümle dolaştı durdu aklımda.
Geçen sezon -özellikle de son haftaları dikkate alındığında- sancılı bir sürecin ardından gelen şampiyonluk, Türk futbol tarihinde çok ama çok önemli bir kırılma noktasını oluşturmuştu. Bizans triosunun egemenliği kırılmış, "nasıl olsa Anadolu kulüplerini şampiyon yapmazlar" önyargısının geçersiz olduğu kanıtlanmış, Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş'ın iflah olmaz fanatikleri dışında bütün Türkiye 16 Mayıs akşamı deyim yerindeyse Bursasporlu olmuştu.
Bursaspor, şampiyonluk ile elde ettiği başarının tesadüf olmadığını başta Bizans triosu olmak üzere bütün Türkiye'ye göstermeye devam etti.
Bu sezonun ilk on haftasının yenilgisiz ve lider olarak tamamlanması, takımın Trabzonspor'un ardından en iyi ikinci averaja sahip olmasıyla ortaya çıkan tablo hemen her Bursaspor taraftarı için tatmin ediciydi.
Ancak, bu tatmin, maalesef sezon başından buyana Bursaspor'a yönelik özeleştiri mekanizmalarının tam olarak ve etkin biçimde çalıştırılmasının önüne geçmiştir.
Özeleştiri mekanizmaları yapıcı biçimde çalıştırılamayınca kemikleşen hatalar, süregelen başarıyı da kristalize etti.
Yani kırılgan hale getirdi.
Bu noktada açıkyüreklilikle sözkosunu tablonun Bursaspor'un yakın ve orta vadeli hedefleri için ciddi anlamda yanıltıcı olduğu saptamasını da yapmak gerekiyor.
Bu nedenle Manchester United maçı sonrasında herkesin şapkasını önüne koyup düşünme zorunluluğu bulunuyor.
Şampiyonlar Ligi maçlarında Bursaspor'un -değil bir galibiyet veya bir beraberlik alması- tek bir gol bile atamamasını sadece deneyimsizlik, acemilik ya da herhangi bir hafifletici gerekçe ile açıklamaya çalışmak, bütün Bursaspor camiasını -en hafif tabiriyle- aptal yerine koymaktır.
Sorunun yapısal olduğu gerçeğini artık kabul etmek gerekmektedir.
Bursaspor'un çok ama çok ciddi bir "gol atamama" sorunu vardır ve bu sorunun odak noktasında da Sercan Yıldırım bulunmaktadır.
9. haftada Başkentten 1-5'lik bir skorla ayrılınmış olması "Bursaspor'un gol atamama sorunu" olduğu gerçeğini ortadan kaldırmadığı gibi, Ankaragücü maçı bu kritik sorunun hissedilmesinde anestezi -yani ağrı kesici- etkisi yapmıştır.
Ağrısı hissedilmeyen sorun ortadan kalkmamış sadece bir süreliğine acısı dindirilmiştir
Görünen o ki, ligin bu kritik döneminde Bursaspor için artık attığı değil atamadığı goller belirleyici olmaya başlamıştır.
Bu gerçeğin altını kalın kalemle çizmek gerekir.
Sadece Fenerbahçe maçında Sercan'ın atamadığı goller nedeniyle -ki, üç tane net pozisyonu vardı- Bursaspor maçı berabere tamamlamış ve iki puandan olmuştur.
İlerleyen haftalarda, Bursaspor'un yitirilen bu iki puanı ağlaya ağlaya arayacağı unutulmamalıdır. (Bkz, örnek; geçen yılın son iki haftası)
Aynı şekilde Sercan Yıldırım Manchester United maçında da girdiği pozisyonların hiçbirini değerlendirememiştir.
Maalesef Sercan Yıldırım'ın "atlet futbolcu" olması, hızlı depara kalkması, arasıra iyi çalım atması; iyi bir santrafor olduğu anlamına gelmiyor.
Başarısını ne kadar takdir etsek de, Ertuğrul Sağlam bu sezon başında, tek başına pozisyon yaratıp gol atabilen, son vuruşu yapabilen, adam eksilttikten sonra sonuca ulaşabilen bir santrafor transfer edilmesi üzerinde ısrarcı olmayıp stratejik bir hata yapmıştır.
Unutulmamalıdır ki, stratejik hatalar taktik başarılarla düzelmemektedir
Sercan Yıldırım ve Volkan Şen'e bağlanan umutlar, Şampiyonlar Ligi maçlarıda sönmüş, Süper Lig'de ise sönmeye yüz tutmuştur.
Bursaspor'un titremesi ve kendine gelmesi gerekmektedir.
Bu noktada çalışmanın ve disiplinin önemine işaret edip Latince bir deyimle başladığımız yazıyı yine Latince bir deyimle noktalayalım.
"Labor omnia vincit improbus" *
* Güçlü bir çalışmayla herşeyin üstesinden gelinir.