En son söyleyeceğimizi en başta söyleyelim: Bursaspor'un şampiyonluk şansı Belediye maçı ile birlikte bitti. Önümüzde biri beş, diğeri iki (belki o da beş) puan önde iki rakibimiz var. Geriye de on maç kaldı. Bu on maçın dördü; Fenerbahçe, Trabzon, Kayseri deplasmanlarıyla Beşiktaş maçı. Geçen yılki puanımızı yakalayabilmek için yalnızca iki beraberlik opsiyonumuz var (inanmayan hesaplasın). Yani geri kalan maçlarda sekiz galibiyet ve iki beraberlik (mesela Fenerbahçe, Trabzon) alırsak, geçen yılki puanımıza ulaşırız. Ama şampiyon olmaya yeter mi bilemiyorum. Benim yaptığım hesaba göre de şu an yetmiş bir puandayız. (Geçen yıla göre kar zarar hesabı yapıyorum: Geçen yıl Belediyeyi Bursa'da yenmiştik, bu yıl berabere kaldık iki puan düş) Durum böyle olunca daha gerçekçi olmak lazım. Tamam, rakiplerimizin yapacağı hatalara bağlı romantik hayaller kuralım. Ama elimizdeki üçüncülüğün de kıymetini bilelim. Bundan böyle oluşturacağımız tüm stratejiler bu üçüncülüğü korumak üzerine olmalıdır. Ligin sonuna kadar, Kayseri ve Gaziantep'in alacağı puanların beş eksiğine ben razıyım.
Gönül ister ki şampiyon olalım. Ama bu futbolumuzla, bu ruh kaymasıyla şampiyonluk mücadelesi verebileceğimize ben artık inanmıyorum (Bu yazdıklarımdan utanıp, bu yazdıklarımı yemek en büyük dileğim).
İkinci yarıda bir türlü bir istikrar yakalayamayışımız, bu başarısızlıkta! (Lig üçüncülüğünü beğenmez olduk. Allah sonumuzu hayır etsin) en büyük etken.
İstikrarın yakalanamayış sebeplerinin en büyüğü ise şampiyonluğu tam olarak içimize sindiremeyişimiz. Nasıl sindiremedik bu şampiyonluğu? Şöyle: İçimizdeki birçok unsur şampiyonluğu yalnızca kendisinin getirdiği sanısına kapıldı. (Hâlbuki hepimiz birlikte şampiyon olmuştuk. Birimiz eksik olsa şampiyon olamazdık). Bu sanılarla, kibirlenmeler başladı. Böbürlenmeler başladı. Bensiz bu iş olmaz havası yayılmaya başlandı. Asıl hata da orada yapıldı. İçimizde herhangi bir unsur eksilse bu iş olmazdı. Bu kibirlenmelerle, böbürlenmelerle aramızdaymış gibi görünseler de, içimizden çekilenler oldu.
Geçen yılki şampiyonluk: Ne yalnızca İbrahim Yazıcı'nın eseridir, ne Mesut Mestan'ın, ne Ertuğrul Sağlam'ın, ne Sercan Yıldırım'ın, Ne Volkan Şen'in, ne Stelian Kirita'nın, ne Dimitar Ivankov'un, ne Turgay Bahadır'ın, ne Ömer Erdoğan'ın, ne Pablo Batalla'nın, ne Ozan İpek'in, ne de tribündeki, televizyondaki taraftarın . Geçen yıl öyle bir psikolojiye girmiştik ki maçlar oynanırken birimiz eksik olsa bu iş olmaz diyerek, ne yapıp edip maçları izliyorduk.
İşte bu sebeple, geçen yılki şampiyonluk: Hem İbrahim Yazıcı'nın, hem Mesut Mestan'ın, hem Ertuğrul Sağlam'ın, hem Sercan Yıldırım'ın, hem Volkan Şen'in, hem Stelian Kirita'nın, hem Dimitar Ivankov'un, hem Turgay Bahadır'ın, hem Ömer Erdoğan'ın, hem Pablo Batalla'nın, hem Ozan İpek'in hem de tüm Bursasporluların başarısıydı.
Bu yılki bazı ayrışmalar, kibirlenmeler, böbürlenmeler başarısızlığı (üçüncülüğe de başarısızlık diyoruz ya… Allah sonumuzu hayır etsin) beraberinde getirdi.
Öyle olmasa: İkinci yarıda maçların tümünde sahada olabilen daha çok sayıda futbolcumuz olurdu. Kafasında, kolunda bandajla (kırık burunla oynayan Trabzonlu Burak'a selam olsun) mücadele eden oyuncuları daha çok görürdük. Yıldız adaylarımız sahada olur, takım arkadaşlarına destek verirlerdi. Arkadaşları şampiyonluk iddiasını yaşatmaya çalışırken Moskova sokaklarında fink atmazlardı.
Biz nasıl şampiyon olduğumuzu özümseyememişiz dostlar! Sorun bu! Yoksa o attı, bu tuttu, hakem yürürken kırıtıyordu gibi gerekçeler gerçeği yansıtmaz. Bu yıl şampiyonluğu biz istemiyoruz. Asıl görmemiz gereken nokta bu!
Ötesi boş laf!
Tonguç AKKUŞ
Ankara, 7 Mart 2011
07.03.2011 11:35:01, Tonguç Akkuş
Bu yazı 5002
kez okunmuştur.
Sitedeki yazılardan yazarların kendisi sorumludur; site yönetimi
yazılardan sorumlu tutulamaz.
Bursaspor için internet üzerinde hazırlanmış ilk
internet sitesi "Bursaspor. net" Grup ÇEYNÇ Tarafından
Hazırlanmaktadır...
Sitenin alt yapısı ve yazılımı Profornet tarafından
sağlanmaktadır.